Dakota - Lakota Kabilesi

Dakota'lar
(Lakota - Nakota Tribe)



Siu öbeğinden bir dil konuşan Kuzey Amerika Ova Kızılderilileri ya da Kızılderili topluluklarının oluşturduğu konfederasyon. Siular olarak da bilinirler.

Dakota sözcüğü "müttefikler" anlamına gelir. Yaygın olarak bilinen "Siu" adı ise Dakotalar'a Ocibualar tarafından yakıştırılan Nadoueisiu'nun (engerekler, yani düşmanlar) kısaltılmış biçimidir.

Dakotalar Santiler, Yanktonlar ve Tetonlar olmak üzere üç ana gruba ayrılmıştı; bunlar kendilerini sırasıyla Dakotalar, Nakotalar ve Lakotalar olarak adlandırıyordu.

Santiler ya da Doğu Dakotalar'ın içinde Emdeokantonlar, Vopıtınlar, Vapakudiler ve Sissetonlar; Yanktonların içinde Yanktonlar ve Yanktoneyler; Tetonlar ya da Batı Dakotalar'ın içinde de Sihasapalar ya da Karaayaklar, Yukarı ve Aşağı Bruleyler, Hunkpapalar, Minıkancular, Oglalalar, Yaysızlar (Sans Arcs) ve İki-Tencereliler (Two-Kettle) ya da Oohenonpalar yer alıyordu.

Kültürleri

Santi Dakotaları, 17. yüzyıl ortalarına değin Superior Gölü çevresinde yaşıyordu. Burada yabani pirinç ve fasulye toplar, geyik ve bizonun yanı sıra kanolardan zıpkınla balık avlarlardı. Ocibualar'la yaptıkları aralıksız savaşlar yüzünden Minnesota'nın güney ve batı bölgelerine göç etmek zorunda kaldılar.

Teton ve Yankton Dakotaları da Minnesota'dan bugünkü Kuzey ve Güney Dakota'yı oluşturan ovalık bölgelere göçe zorlandılar. Burada geleneksel tarım etkinliklerini ve çanak çömlek yapımını bırakarak Ova Kızılderilileri'ne özgü yaşam biçimini benimsediler.

Dakotalar, öteki Ova Kızılderilileri'yle pek çok kültürel özelliği paylaşıyorlardı. Amerika Kızılderilileri'ne özgü konik bir çadır olan tepee'lerde yaşarlardı.

Erkekler savaşta gösterdikleri kahramanlık ölçüsünde saygınlık kazanırdı; seferde ele geçirilen atlar ve kafa derileri yiğitlik göstergesiydi. Savaş ile doğaüstü inançlar arasında yakın bir bağlantı vardı. Savaşçıları düşmanlardan korumak amacıyla kalkanlarının üstüne, görülen düşlere uygun, renkli figürler çizilirdi. Dakotalar, kabilelerinin en önemli töreni olan Güneş Dansı'nın oldukça incelikli bir biçimini sergilerlerdi.

Dakotalar'ın dininde, evreni yöneten dört tanrısal güç vardı; bunların her biri de kendi içinde hiyerarşik bir düzene göre dörde ayrılmıştı. Bizon figürünün de dinde önemli yeri vardı.

Teton Dakotaları arasında ise, ayı figürü önemliydi; kişinin düşünde kendisini ayı gibi güçlü görmesinin hastalıkları iyileştirici etkisi olduğuna inanılırdı. Santi Dakotaları da, savaşa gidecek olanları korumak amacıyla önceden törensel bir ayı avı düzenlerdi.

Dakota kadınları, oklukirpi dikeni ve boncukla yapılan süslemelerde ustaydı. İşledikleri geometrik desenler, işleyen ile kullanan için her zaman aynı olmasa da bazı simgesel anlamlar taşırdı.

Bazı Dakota kabileleri de hayvan postlarının üstüne tarihlerindeki önemli olayları işlerdi. Kabile içi düzeni sağlamakla yükümlü savaşçı grupların en önemli görevi bizon avlarını yönetmekti. Kabilede ayrıca dans, şaman ve kadın grupları bulunurdu.

Tarih

Santi Dakotaları 1851 ve 1859'da Minnesota'daki topraklarından ayrılmak zorunda bırakılarak kamplara yerleştirildiler. Beyazlarla yapılan antlaşmaların bozulması ve beyazlara ait bölgelerin sınırının giderek genişlemesinin yarattığı baskı sonucunda Doğu Dakotaları, 1862'de şefleri Küçük Karga önderliğinde ayaklandılar. Yenilgiye uğrayıncaya da Dakota ve Nebraska'ya göçe zorlandılar.

Missouri Irmağı ile Teton Dağları arasındaki bölgenin ve güneyde Platte Irmağıyla kuzeyde Yellowstone arasında kalan toprakların oluşturduğu Teton ve Yankton arazisi, 1849'daki altına hücumdan sonra beyazların istilasına uğradı. Oglala şeflerinden Kızıl Bulut, 1865-1867 yıllarında, Dakotalar'ın av bölgesinden geçecek bir yolun yapımını engellemek amacıyla beyazlara savaş açtı.

ABD hükümetinin 1868'deki antlaşma ile Wyoming'in kuzeyindeki kaleleri bırakmayı kabul etmesine karşın, Kara Tepeler'de (Lakota dilinde Paha Sapa; İngilizce Black Hills) altın bulunmasından sonra, Dakota toprakları yeni bir madenci akınına uğradı.

Bunu izleyen çarpışmalarda Dakotalar, Şayen ve Arapaholar'la birlikte, 1876 yazında Little Bighorn'da parlak bir zafer kazandılar. Fakat ilerleyen zaman içinde yenilerek kamplara yerleştirildiler. Ama şeflerden Oturan Boğa, Çılgın At ve Gall, kabilelerini kamplara yerleştirmeyi reddettiler.

Çılgın At 1877'de teslim olduktan sonra, tutuklu iken sırtından süngülenerek öldürüldü. Kanada'ya kaçan Oturan Boğa ise 1881'de ABD'ye geri döndü. Umutlarını büyük ölçüde yitiren Dakotalar arasında, 1890-1891 yıllarında, kurtarıcının bir gün geleceğini, eski güzel günlere yeniden dönüleceğini ve ölmüş olanlarla yeniden birleşileceğini telkin eden "Hayalet Dansı" inancı yaygınlaşmaya başladı.

Bunun, zaten duyarlı olan barış dengesini bozacağını bahane eden ABD yetkilileri, elebaşlarını yakalamak için harekete geçtiler. Oturan Boğa, Hayalet Dansı elebaşlarından olmamasına rağmen, 1890'da kendisini yakalayan Yerli Polisi tarafından öldürüldü. Aralık 1890'daki Yaralı Diz (Wounded Knee) katliamı ile beyazların baskısına karşı Dakota direnişi tümüyle sona erdi.

Günümüzde Dakotalar

20. yüzyıl sonlarında Dakota nüfusu 40 bin dolayındadır. Bunun yüzde 75'i aşkın bölümü Kuzey ve Güney Dakota, Montana ve Nebraska'daki kamplarda yaşar. Bunun dışında Kanada'da da birkaç bin Dakota yaşamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder