Gizemli Tepe (Sioux Efsaneleri)

Gizemli Tepe

Bir gün genç bir adam avlanırken sarp bir tepeye varmış. Tepenin doğu tarafında birden dimdik inmeye başlayan bir yamaç varmış. Bu yamacın kıyısında durmuş, aşağıda küçük bir açıklık dikkatini çekmiş. Daha yakından görmek için biraz indiğinde açıklığın bir atı ya da bufaloyu alabilecek kadar büyük olduğunu fark etmiş. Karşı duvar üstünde hayvan resimleri varmış.

Açıklığa girmiş ve yerde sanki Yüce Ruh’a sunulmuş gibi duran bir sürü bilezik, tütün çubuğu ve başka süs eşyaları görmüş. İlk odayı geçip ikincisine girmek istemiş, ama o kadar karanlıkmış ki, gözlerinin önüne getirdiği ellerini bile görememiş, bu yüzden korkmuş ve aceleyle oradan çıkıp gördüklerini anlatmak için evin yolunu tutmuş.

Şef olanları duyunca,en iyi dört savaşçısını seçmiş ve anlattıklarının doğru olup olmadığını anlamaları için genç adamla birlikte göndermiş. Beşi tepeye varmış, genç adam açıklığın girişine geldiklerinde içeri girmeyi reddetmiş, çünük duvarın üstündeki resimlerin değiştiğini görmüş.

Dört savaşçı içeri girmiş ve ilk odadaki her şeyi gencin anlattığı gibi bulmuş, ikinci odaya girdiklerinde ortalık o kadar karanlıkmış ki, hiçbir şey görememişler. Yine de duvarlara tutunarak yollarına devam etmişler. Sonunda dar bir griiş bulmuşlar, ama giriş o kadar darmış ki, ancak iki tarafa da sürünerek geçebiliyorlarmış. Buradan da geçip karşıda çok alçak bir geçişe ulaşmışlar, elleriyle dizleri üstünde emekleyerek başka bir odaya girmişler.

Son odaya girdiklerinde karşı yönden gelen hoş bir koku olduğunu fark etmişler. Yine etrafı yoklayarak ve emekleyerek yerde aşağı doğru inen bir geçit bulmuşlar. Tatlı koku bu açıklıktan geliyormuş. Hemen toplanıp düşünmüşler ve daha fazla ilerlememeye, köye dönüp bulduklarını anlatmaya karar vermişler. İlk odaya vardıklarında içlerinden biri, “Doğru söylediğimizi kanıtlamak için bu bilezikleri alacağım” demiş. “Hayır” demiş diğer üçü, “Onlar Yüce Ruh’a sunulmuş, senin olmayan şeyleri alırsan başına kötü şeyler gelebilir.”

“Yaşlı kadınlar gibi gibisiniz siz de” demiş genç ve çok güzel bir bileziği alıp sol koluna geçirmiş.

Köye vardıklarında gördüklerini anlatmışlar. Doğruyu söylediklerini kanıtlamak için genç adam bileziği göstermiş.

Bir süre sonra bu dört genç kurt yakalamak için tuzak kurmaya çıkmış. Büyük bir kütüğü alıp altına bir tahta parçası koyarak kaldırmışlar. Kütüğün birkaç adım ilerisine büyük bir parça et koymuşlar ve etrafını söğüt dallarıyla gizlemişler. Kütüğü tutan tahta parçasının olduğu yere kurdun sığacağı kadar bir çukur açmışlar. Etin kokusunu alan kurt söğüt dallarının arasından geçerken bu çukura girmek zorunda kalacak ve eti almak istediğinde tahta parçasına çarpacak, böylece aşağı düşen kütük hayvanı çukura hapsedecekmiş.

Bilezikli genç adam çukura yemi yerleştirirken tahta parçasına çarpmış ve düşen kütük bilezikli kolunu ezmiş. Kendi kendine kurtulamayınca yardım istemek için yüksek sesle bağırmış. Sesini duyan arkadaşları yardım istemek için geldiklerinde kütüğü kaldırmışlar ve gencin bileğinin kırıldığını görmüşler. “Bak” demişler, “gizemli tepedeki bileziği aldığın için cezalandırıldın.”

Bundan bir zaman sonra genç adam tepeye gitmiş ve duvara bir kadın resmi kazındığını görmüş, kadın elindeki sopayla etin ağırlığıyla kırılmış başka bir sopaya bağlı bir et parçasına uzanıyormuş. Köye dönüp gördüklerini anlatmış. Resmin çevresinde duvarın her yeri bufalo toynak izleriyle doluymuş.

Ertesi gün köyün yakınına büyük bir bufalo sürüsü gelmiş ve bir sürü bufalo avlamışlar. Kadınlar günlerce eti kesip kurutmakla uğraşmış. En fazla et depolayan köy olmuşlar. Kadınlardan biri etleri büyük bir çadır direğine asmış, direk kırılınca tam da gencin duvar resminde gördüğü gibi, eti başka bir direğe asmak zorunda kalmış.

O zamandan beri Kızılderililer o tepeyi her hafta ziyaret eder. Bu tepenin kabilenin kahini olduğuna inanılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder