Yaban Sığırlarının Soyu Niçin Tükeniyor? ( Kiowa Mitolojisi )

 Yaban Sığırlarının Soyu Niçin Tükeniyor? ( Kiowa Mitolojisi )

Kiowalıların sahip oldukları her şey yaban sığırlarından gelmiştir. Tipi’leri ve aynı biçimde, elbiseleri ile makosenleri de yaban sığırlarının derilerinden yapılırdı. Yaban sığırlarının etini de yerlerdi.

Kapkacak yerine kullandıkları tulumlar bu hayvanların derilerinden, idrar torbalarından ya da işkembelerinden yapılırdı. Kısacası yaban sığırları, Kiowalıların yaşamlarıydı.

Hepsinden en önemlisi, yaban sığırları, Kiowalıların dinlerinin bir parçasıydı. Güneş Dansı sırasında bir beyaz yaban sığırı danasının kurban edilmesi gerekirdi. İnsanlrı iyileştirmeye çalışırken veya yukarıdaki güçler adına ilahi söylerlerken dualarını yapmak üzere rahipler sığır parçaları kullanırlardı.

Dolayısıyla, beyaz adamlar demiryollarını döşemek veya çiftlik kurmak ve hayvan yetiştirmek istediklerinde yaban sığırları, Kiowalıları yine de korumuştur.

Bu hayvanlar demiryolu raylarını söküp ayırmışlar ve bahçe, tarlaları bozmuşlardır. Çiftliklerdeki hayvan sürülerini önlerine katıp onları kovalamışlardır. Kiowalılar onları sevdiği kadar da yaban sığırları, insanlarını sevmiştir.


Derler ki;

“Yaban sığırları ile beyaz adamlar arasında savaş varmış. Beyazlar, Kiowalıların ülkesinde kaleler kurmuş ve yün-başlı yaban sığırı peşindeki askerler (zenci askerlerden oluşan Onuncu Süvari Alayı) olabildiğince hızlı bir şekilde yaban sığırlarını vurmuş; ama yaban sığırları, askerlerin üstüne üstüne gelmeye devam etmiş (Fort Sill’ deki mezarlık bölgesine kadar). Onları durdurmaya askerlerin gücü bile yetmemiş.

Sonra beyaz adamlar, yaban sığırlarını öldürmekten başka hçibir şey yapmayan avcılar kiralamışlar.

Bu adamlar ovalarda bir aşağı bir yukarı sıra sıra dizilmişler, bazen bir günde yüz kadar yaban sığırı vurmuşlar. Onların arkalarından da arabalarıyla birlikte deri yüzücüleri gelmiş.

Deriler ile kemikleri arabaları tepeleme doluncaya kadar yığmışlar ve sonra yüklerini, doğu pazarlarına gönderilmek üzere demiryolllarına taşımışlar.

Yaban sığırları vakitlerinin geldiğini anlamışlar. Artık kendilerini koruyamıyorlarmış. Büyük sürüden sağ kalan yaban sığırları, üzüntülü bir biçimde, bir kurul gibi toplanmış ve ne yapacaklarına karar vermişler.

Hâlâ kamp kuracak kadar bağımsız ve hür kalabilen Kiowalılar, Mount Scott’ un Kuzey tarafına kamp kurmuşlar.

Genç bir kadın sabahleyin çok erkenden kalkmış. Şafağın sisleri, Medicine Creek’ ten daha yeni yeni kalkıyormuş. Kadın, suyun karşı taraflarına göz atmış ve puslu dumanların arasında rüyada bir ruh gibi, son yaban sığırları sürüsünün beliriverdiğini görmüş.

Sürünün öncüsü doğruca Mount Scott’ a doğru yürümüş. Onun arkasından inekler ve buzağılar ile sağ kalabilen pek az genç erkekleri, boğalar gelmiş. Kadın bunları seyrederken dağın yüzü açılıvermiş.

Mount Scott’ un içindeki dünya, kadın daha küçücük bir kızken olduğu gibi, yemyeşil ve taptazeymiş.

Nehirler, böyle kıpkızıl değil, berrak akıyormuş. Yaban erikleri çiçek açmış durumdaymış; kırmızı tomurcuklar bayırların içlerine doğru birbirleriyle yarışa giriyorlarmış. Yaban sığırları, bu güzellikler dünyasına doğru yürüyüp gitmişler, bir daha da görünmez olmuşlar.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder