Toprağın Yenilenme Dönemi (Yabankazı) - (22 Aralık - 19 Ocak)

Toprağın Yenilenme Dönemi
(Yabankazı)
(22 Aralık - 19 Ocak)



Yeni yılın başlangıcı, toprağın kar altında kaldığı, ilkbahara, yenilenmeye hazırlandığı aydır. Bu dönemde dünyaya gelen insanların hayvanlar alemindeki totemi yabankazı, bitkiler alemindeki totemi kayın ağacı ve madenler alemindeki totemi kuvarstır. Uğur renkleri beyaz, kabileleri Kaplumbağadır.

***

Bu burcun insanlarını daha iyi tanımak için önce maden ve bitki alemlerindeki totemlerine bir göz atalım.

Söze kuvarstan başlayalım. Kuvars, silisyum-dioksit bileşiminde, dünyanın hemen her yernde rastlanabilen, oldukça sert ve donuk pırıltılı bir taştır. Yeryüzünü oluşturan doğal temel maddelerden biridir. Akla gelebilecek hemen her renkte olabilmesine karşın, en sık rastlanan türü beyaz ya da "renksiz" denen kuvars türüdür. Yabankazı İnsanlarının özellikleriyle bu renk arasında bir bağlantı vardır.

Kuvars, dokunulduğu zaman insana serinlik duygusu verdiği için, çok eski çağlarda bu taşın sonsuz ve erimeyen bir buzdan oluştuğuna inanılırdı. Çoğu kez kuvarsın içinde donmuş bir su damlası bulunması ve taş kırılınca damlacığın eriyip su olması da bu inancı güçlendiren bir etkendi. Eski Yunan dilinde buza "kristal" denirdi. Buza benzediği için kuvarsın susuzluğu giderici bir özelliği olduğuna inanılırdı. Çağımızda bile bazı izci kitaplarında, susuzluk çekildiği zaman ağıza bir kuvars parçaı alınması önerilir.

Kuvars, gücün simgesi olan bir taştır. Günümüzde bu taşın sentetik kristalleri elde edilerek radyolarda, radarlarda, televizyonlarda, bazı ses ötesi aygıtlarda ve başka teknik alanlarda da elektronik iletici ve ayırıcı olarak kullanılır. Kristalize kuvarsın, günümüzde henüz bulunmamış gizil güçler taşıdığı bazı uzmanlarca öne sürülmektedir.

Eski çağlarda kralların ve soyluların taşıdıkları asalara aynı inançla kuvars taşları işlenirdi. Bazı kişiler, Atlantis'in batma olayını kuvars taşına bağlamakta ve Atlantisli'lerin kuvarsı büyük bir enerji kaynağı olarak kullanmalarının böyle bir yıkıma yol açtığı9nı savunmaktadırlar.

Yine eski çağlarda falcıların kullandığı ünlü kristal küreler kuvars taşından yağılmaktaydı. Yağmur duasına çıkıldığı zaman, ya da geleceği okumak amacıyla su dolu kuvars kapğlar kullanılması da bu taşın gizli bir güç taşıdığına duyulan inancın başka bir örneğidir. Avustralya yerlileri yağmur duasına çıktıkları zaman bu taşı yanlarından hiç eksik etmezlerdi. Yalnızca Amerika'daki Kızılderili kabileleri değil, eski çağlarda yeryüzünün değişik bölgelerinde yaşayan halklar da bu taşı aynı amaçla kullanmışlardı...

Yabankazı İnsanları kuvars kristalinden, yaşamla ilgili her şeyi açık ve berrak bir biçimde kavramayı ve evrenin tüm enerjisini kendi içlerinden geçirip iletebilme yeteneklerini öğrenebilirler.

Yabankazı İnsanları eğer bu yeteneklerini fark edip oruyabilirlerse, tıpkı totemleri gibi evrenin sonsuz gücünü kavrayıp iletecek bir duruma gelirler.

Bu insanlarda kuvarsın donuk dış görünüşüne benzer bir şey vardır. Çevrelerine karşı içe kapanık, katı ve duygusuz gibi görünebilirler. Ama, tıpkı totem taşları gibi kendilerine ilgi ve sıcaklık gösterenlere, aynı sıcaklığı enerjiyi yansıtabilirler.

Yabankazı İnsanları coşkun ve taşkın kişiler değildirler, aşırı duygusallığa kapılmazlar ama çevrelerindeki insanlar için sürekli bir ısı ve ışık kaynağı olabilirler.

Bu insanların gücü, tıpkı totem taşları gibi nesneleri en ince ayrıntısına kadar kavrayıp iletebilme yeteneklerinden gelir. Anca bu öylesine bir güçtür ki, kendi kendini yok etme tehlikesini de taşır ve eğer kötüye kullanılırsa, hem Yabankazı İnsanına, hem de çevresindekilere çok büyük zarar verebilir. Kristallerin Atlantis'in yıkımına yol açtı söylencesi de buradan kaynaklanır. Yabankazı İnsanları kuvars taşından yalnızca yeteneklerini değil, bu yeteneklerini dikkatli ve ölçülü bir biçimde kullanmayı da öğrenebilirler. Öğrenmeleri gereken en önemli şeylerden biri, ne türden olursa olsun belli bir dünya görüşü ve felsefesi içinde taşlaşıp kalmaktan kaçınmaktır. Yoksa tıpkı kuvars gibi kaskatı kesilip sonunda paramparça olabilirler. Yabankazı İnsanları üzerlerinde kuvars bulundurur ve bu taşı daha yakından incelerlerse, birçok gizemi daha yakından kavrayabilirler.

***

Yabankazı İnsanlarının bitkiler alemindeki totemi, yeryüzünün en eski ve en sık rastlanan ağaçlarından biri olan kayın ağacıdır. Kayın, boyu bazen 15 metreyi bulan görkemli ve güzel bir ağaçtır. Kabuğunun rengi beyaz, sarı, kahverengi, bazen siyahımsı olabilir. Ağaç gençken gövdesi pürüzsüzdür, karakteristik yatay çizgileri daha sonraki yıllarda oluşur. Yaprakları uçuk yeşil renktedir ve kenarları tırtıllıdır. Kayın ağacının bazen çok iri olan çiçekleri aşağıya doğru salkım salkım uzanırlar.

Amerika'nın yerlileri eski çağlarda kayın ağacının her yanından yararlanırlardı. Kayın ağacının kabukları eskiden üzerine yazı yazmak için kullanılırdı. Ülkenin yerli halkının önemli tarihsel bölgelerinin çoğu rulo halindeki kayın ağacı kabukları üzerine yazılmıştı. Kayının öz suyundan içki ve şurup elde edilirdi. Kayın ağacının sarı özsuyu ve Sassafras'dan günümüzün "Root Beer"ine (Bira mayası ve otlardan yapılan bir içki.) çok benzeyen bir tür içki yapılırdı. Ağacın gövde kabukları ve yapraklarından yapılan bir tür çay, böbrek, mesane ve sindirim yolları hastalıklarına çok iyi gelir. Kayın ağacının iç kabuğundan aspirinin hammaddesi olan asetil salisilik asit elde edilir. Kayın kabuğu, ya da kayın yaprağı çayı dıştan kullanıldığında deri üzerindeki şişmelere ve çeşitli deri hastalıklarına karşı çok etkili bir ilaçtır.

Ormanlık bölgelerde halk, kayın ağacı kabuklarını ve yapraklarını, kızgın taşların üstüne koyarak, terleme seansları yaparlar ve çıkan buharla bedenlerindeki bazı ağrı ve gerilimlerden kurtulurlardı. Kayın dalları birbirine bağlanarak bir demet oluşturulur ve "Terleme Kulübesi"ndeki törenlerde bunları karşılıklı birbirlerinin bedenlerine vurarak, hem kan dolaşımını hızlandırılar, hem de toksin atılmasına yardımcı olurlardı.

Bazı Kızılderili boyları tarlaya ekin ektikten sonra, toprağın üzerinde bir kayın dalı gezdirerek, topraktaki mikroorganizmaları harekete geçirmeye çalışırlardı. Kayın ağacının kökleri doğal gübrenin etkinliğini arttırır, bu nedenle gübre yığınını kullanmadan önce bir kayın ağacının dibinde bir süre bekletmek yararlıdır.

Yabankazı İnsanlarının kayın ağacı gibi görkemli, eski gelenekleri ve unutulmuş bilgelikleri yansıtan bir görünümleri vardır. Bu kişiler enerjilerini özgürce aktarabilirlerse, yaşamın evrensel kaynaklarıyla ilişki kurabilir ve bu tür gelenek ve bilgelikler hakkında çok yararlı bilgiler edinebilirler. Yabankazı İnsanları bu doğal eğilimleri nedeniyle sıkı bir şekilde geleneklere bağlıdırlar.

Değişimlerin gerekli olduğunu bilseler bile, bunların çok düzenli bir sıra içinde, eski günlerin gelenek ve göreneklerine uygun bir biçimde ortaya çıkmasını isterler. Eğer bir gelenek, - bu dinsel tören ya da aile yaşamının günlük bir alışkanlığı olabilir- yaşamlarının ayrılmaz bir parçasdı haline gelmişse, bundan kopmaları çok zordur. Gelenek ve göreneklerine diğer burçlardan çok fazla bağlı oldukları için, bunların insan yaşamını zenginleştiren gücünden de, diğer insanlardan daha çok yararlanırlar. Bu burcun insanları, tığkı kayın ağacı kabuğuna yazılmış tarihsel belgeler gibi, eski bilgeliklerin güzelliklerini günümüze yansıtan birer elçi olabilirler.

Yabankazı İnsanları, doğal enerji akışını önleyen zehirli maddelerden kurtulmak için kayın ağacından hem somut, hem de soyut biçimde yararlanabilirler. Olayları berrak bir biçimde kavrama yetenekleri olduğu için, bu kişiler genellikle çevrelerindekilere öğüt veren ve onlara her alanda yardımcı olabilecek bir konumdadırlar. Ancak bunu yaparken, her şeyden önce kendi bakışlarının berrak ve önyargılardan uzak olması gerekir. Bu insanlar tıpkı kayın ağacı gibi, çevrelerindeki havayı gereksiz titreşim ve sarsıntılardan korurlar, ancak bunun ön şartı her şeyden önce kendi enerji akımlarının düzgün olmasıdır.

Bu burcun insanlarında genellikle sindirim sistemi rahatsızlığı görülür. Seyrek olarak dizkapaklarında ağrı, şiş olabilir. Bu gibi durumlarda kayın ağacının yaprağından, kabuklarından yapılan çaylar ve buhar banyoları çok iyi gelir. Bu tür hastalıklar çoğunlukla iç dünyalarının uzun süre uyumsuzluk içinde olması nedeniyle ortaya çıkar.

***

Bu burcun insanları kendileri hakkında pek çok şeyi totemleri yabankazından öğrenebilirler, çünkü totemler arasında insanlara en yakın olan hayvan totemleridir.

Yabankazı, kanat uçları siyah olan çok güzel beyaz bir kuştur. Yabankazı için eskiden kullanılan bilimsel terim "chen hyperborea"dır. Bu, "Kuzey Rüzgarlarının Ötesinden Gelen Kaz" demektir. O çağlarda insanlar, yabankazlarının baharda nereye uçtuklarını bilmedikleri için bu adı vermişlerdi. Yabankazlarının yaşamına kar yön verir. Baharda karlar erimeye başladığı zaman yabankazları sürüler halinde kuzeye karlık bölgelerdeki yuvalarına giderler ve ilk kar taneleri düşmeye başladığında yeniden geri dönerler.

Yabankazının bazı türleri her yıl 5 bin millik bir yolu aşar ve Kanada'nın buzullarından Meksika'nın körfezine kadar gidip gelirler. Bu göçler sırasında gökyüzünde V biçiminde uçarlar ve sürünün başını genellikle yetişkin bir dişi kuş çeker. Böyle uçarken hem arkalarındakine bir uçuş koridoru bırakır, hem de birbirlerinin görüş açılarını kapatmamış olurlar. Yabankazları çok arkadaş canlısı kuşlardır. Uzun göç uçuşları sırasında bazen 20-30 bin yabankazının aynı yere konup, hep birlikte yemek molası verdikleri görülür. yuvalarına ulaştıkları zaman geleneklere ve düzene olan bağlılıklarını göstererek, yerleşme seçimini yaşlı kuşlara bırakırlar, her yuvanın arasında düzgün bir biçimde 6 metrelik bir uzaklık bırakılmasına dikkat ederler.

Tam anlamıyla dikkatli ve titiz bir ana-babadırlar. Yumurtalarını yorun ve otlarla örterek soğuktan korurlar. Erkek ve dişi kazlar kuluçka devresinde yuvayı birlikte beklerler.

Yavru kazların yumurtayı delip dışarı çıkmak için kullandıkları bir "yumurta dişleri" vardır, bu uğraş onların 24 saatlerini alır. Önce yumurtada bir hava deliği açarak hava almaya başlarlar, ertesi gün büyük bir uğraş ve çaba sonucu nihayet yumurtadan çıkarlar. Ana ve baba kazlar yavrularının büyüme süreci içinde onların yanında bulunurlar. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra, yetişkin kazlar tüy dökerler ve 3-4 hafta boyunca uçamazlar. Yavru kazların kanatları yavaş gelişir, ancak 6 hafta sonra uçabilecek duruma gelirler.

Evlerinde, bahçelerinde kaz besleyenler, onların alışkanlıklarını iyi bilirler. Bu kuşlar zamanlarının büyük bir bölümünü, birbirlerinin tüyleri arasındaki sinek ve böcekleri temizlemekle geçirirler. Gagalama konusunda garip bir içgüdüleri vardır ve önlerine yem, yiyecek ya da dokunacak bir şey konduğu zaman bu özellik hemen kendisini gösterir. Zaman zaman insanlar gagalamaları da aynı içgüdüden kayaklanır.

Kazların gözleri insanlarınkinden çok daha keskindir. Yiyecek böcek ararken ve uzun göç uçuşları sırasında böyle keskin gözlere gereksinimleri vardır. Kazlar kornaya benzer bir ses çıkarırlar, binlercesi bir araya geldiği zaman bu ses, köpeklerin ya da çakalların ulumasını andırır.

Yabankazları gökyüzünde uçup geçerken, güzellikleri, düzenleri ve sesleri ile insanları etkiler. Çoğumuzun onların böylesine şaşmaz bir biçimde uçmalarına ve amaçlarına ulaşmada gösterdikleri beceriye hayran kalırız. Kırsal yörelerde yaşayan bazı insanlar, belki de düşleri yabankazı sürülerinin peşine takılıp gittiği için huzursuz olurlar.

***

Yabankazı insanları, tıpkı totemleri gibi uzun uçucudurlar ve ruhsal alanda uzun yol aşabilirler. Bu nedenle içlerinde büyük güç biriktirirler. Kaplumbağa kabilesinden oldukları için nesnel dünyaya çok bağlıdırlar, fakat yine de ruhsal olarak uzaklara gitmeyi, Kuzey rüzgarlarının, Waboose'nin ülkesinin ötelerine geçmeyi başarırlar.

Waboose'nin birinci ayında "Toprağın Yenilenme Dönemi"nde doğmuş olan yabankazı insanlarının yaşamları, totemleri gibi kar tarafından belirlenir. Waboose'nin simgesini taşıyan bu dönem onlara kendilerini yenileme; bedenlerinin sukunetini korurken, ruhlarını yüceltme yetenegi verir.

Bu insanlar, tıpkı totemleri gibi geleneklere çok bağlıdırlar ve her türlü otoriteyi tanımaya hazırdırlar. Yepyeni bir çevrede yepyeni bir alanda çalışmaya başlasalar bile, sürekli olarak hatasız davranmaya dikkat eder, alışkanlık ve geleneklere uymaya, üstlerindeki her türlü makamın saygısını kazanmaya çaba gösterirler. Yabankazı insanları arkadaş canlısıdırlar, arkadaş topluluklarının tadını ve değerini iyi bilirler.

Çekingen ve içe dönük yapıları nedeniyle topluluk içinde göze batmazlar ve zor farkedilirler. Bu tür topluluklar içinde örnek davranış gösterir, tam anlamıyla hoş fakat boş konuşmalar yaparlar ve içlerinden geçeni değil, hep doğru olanı söylerler. Onların bu çekingenlik zırhını kırmak ve gerçek benlikleri hakkında bilgi edinmek çok zordur. Yapıları gereği zor beğenen kişiler oldukları için, arkadaşlarını ve yakınlık kuracak insanları özenle seçerler.

Bu insanlar, çocukları üzerine kol kanat gerer, onlşarın ana-babalarının anlayışları doğrultusunda yetişmeleri, ortaya çıkan yeni durumlara uyum sağlayabilmeleri, rahatları ve güvenlikleri için ellerinden geleni yaparlar. Ev işlerinin, çocukların yaşamının iyi düzenlenmiş olması ve günlük yaşamın kusursuz bir makine düzeninde işlemesi bu insanları çok mutlu eder. Ana-baba olarak çocuklarının söz dinlemesi ve otoritelerine saygı göstermesini isterler, kızdıkları zaman ağır cezalarda verebilirler. İçe kapanık oldukları için çocuklarına karşı pek sıcak sevgi gösterilerinde bulunmazlar. Çocukların, kendi sevgilerini günlük yaşamın düzenli ve aksamayan akışı içinde hissetmesini isterler. Gelenek, düzen ve görev konusundaki sarsılmaz anlayışları nedeniyle çocuklarından, onların yapabileceklerinden fazlasını bekledikleri de olur.

***

Yabankazı Çocukları yaşamlarının ilk dönemlerinde aşırı çekingen ve sakin görünürler. Yaşamlarını sürdürebilmek için yapmaları gerekekn en zorunlu şeyleri yapıp, daha fazlası için çaba göstermezler. Ancak bu dönemin herhangi bir noktasında, -bu davranış yavru kazların yumurtayı kırma dönemine çok benzer- onlarda kendi koydukları kabuğu kırmaya karar verir ve beklenmedik bir enerjiyle özgürlüğe atılırlar. Ondan sonra hep ön sıralarda yer almaya çalışırlar. kabuk kırıldıktan sonra yabankazı insanları ömürlerinin sonuna dek hep "merkez"de olmak isterler. Buna karşın yine de sık sık çekingenlik perdesi arkasına çekilerek görünmez olurlar. Güçlerini denetledikleri ve bunları biliçli bir şekilde ortaya koyacaklarını anladıkları zaman, kendilerini birden olayın merkezinde buluverir ve sorunlar hakkındaki berrak görüşlerini kendilerine kulak verenlere yararlı olacak şekilde aktarırlar. Bu insanlar iç dengelerini buldukları zaman çevreleriyle paylaşabilecek birçok zenginlik yaratırlar, çok sayıda değişik işi ve görevi aynı anda başarılı bir biçimde yürütebilirler.

Tıpkı yabankazlarının minicik böcekleri bulup çıkarmaktan zevk alması gibi, bu insanlar da çevrelerindeki ayrıntılara çok dikkat ederler. Sürekli olarak dört dörtlük bir düzen özlemi içinde oldukları için, çevrelerindeki kişilerde ve birlikte oldukları insanlarda gördükleri, düzeni bozduğuna inandıkları en küçük ayrıntı bile onları rahatsız eder.

Arkadaşlarıyla, saatlerce bıkıp usanmadan konuşur, onların kişilik bakımından nasıl daha gelişkin, daha dengeli olabileceklerini göstermelerine yardımcı olmaya çalışırlar.

Bir eve konuk gittikleri zaman, komidinin üzerindeki tozu parmağı ile yoklayan, dolu kültablalarını hemen boşaltan ve solmuş çiçeklere su verenler işte tam bu tip insanlardır. Aslında bunu kötü bir amaçla, ya da ev sahibini kınamak için yapmazlar, yalnızca düzen duyguları onları bu tür davranışlara zorlar.

***

Yabankazı insanlarının iç dünyaları huzursuzsa, kazlarınkine benzeyen bir gagalama tepkisi gösterirler. Böyel durumlarda dıştan gelen en küçük uyarıya bile hemen sert cevap vermeye ve karşılarındaki insanın ayağını kaydırmaya hazırdırlar. Eğer moralleri bozuksa kıskançlık, abartılmış kuşku, kendini beğenme, küstahlaşma ve entrika hazırlığı eğilimleri gösterirler. Kendilerini çabuk kedere kaptırırlarve başkalarını da kederlerine ortak etmek isterler. Ruhsal olarak çok yükseklerde uçabildikleri için, akıllarına bir şey koydukları zaman, onu gerçekleştirmek için her şeyi yapabilirler.

Kaplumbağa kabilesinden oldukları için, kendilerini aşağılayan kişilere karşı çok uzun vadeli intikam planları hazırlayabilirler. Hiç kuşkusuz, kendilerini yaralayan ya da inciten kişilere bu davranışı ödetecek yetenektedirler. Tasarladıklarını çok uzun süre uygulayabilir ve bu süre içinde yollarına çıkan kişilere de büyük acılar çektirebilirler. Bazı yabankazı insanları bu tür davranışlara kendilerini öylesine kaptırırlar ki, yeniden doğru yola dönmek için büyük çaba harcamaları gerekir. Bu gibi durumlarda sindirim sistemlerine rahatsızlık ve bazen dizkapaklarında romatizma ve artrit başgösterebilir.

Kapmlumbağa kabilesine bağlı olmaktan gelen bazı özellikleri nedeniyle (örneğin kemikleşmeye ve katılaşmaya varan bir dayanıklılık tutkusu, ya da yavaş bir değişim süreci içinde olmayıp ansızın gelen her tür yeniliğe karşı korku gibi) ve yaradılışlarından gelen bir inatçılıktan ötürü yabankazı insanları iç huzursuzluğa kapıldıklarında bundan kurtulmaları çok zordur. Böyle bir kısırdöngüden kurtulabilmeleri için, ya kendi güçlerini aynı biçimde zorlamaları ya da en az kendileri kadar güçlü bir kişinin onlara yardım etmesi gerekir.

Dışa açılmayı, çıkıp dolaşmayı, hatta biraz düşünemeden davranmayı becerirlerse, iç huzurlarına kavuşmak için gereken ilk adımları atmış olurlar.

Yabankazı insanlarının rengi, kar rengi olan beyazdır. Kar, suyun büyülü bir görünümle yeniden toprağa düşmesidir. Hiçbir kar tanesi diğerine benzemez. hepsi bir araya gelince her şeye, taze, parlak, temiz ve yeni bir görünüm verirler. Beyaz tüm renklerin toplamıdır, tüm renkleri de içinde taşır. Beyaz, herzaman saflığın rengi ve tüm renklerin uyumu olarak değerlendirilmiştir. Aynı zamanda kusursuzluğun, aydınlanmanın ve gelişimin rengi olarak tanımlanır. Pek çok insan beyazı karmaşık ve olumsuz titreşimlerden sakınmak için kullanır.

Beyaz, bu totem insanlarının ulaşmak için çaba gösterebilecekleri en yüksek gelişim düzeyini simgeler. Bu insanlar güçleri ve doğuştan gelen kusursuzluk tutkularıyla, yüksek ruhsal düzeylere erişebilirler, ama bütün bunlar öncelikle enerjilerini dengede tutabilmelerine bağlıdır... Aynı zamanda ruhsal saflığa da kavuşabilirler.

Yaşam çemberine dönen bütün insanların bu dönemden geçerken öğrenmeleri gereken, uzun yolculukları sırasında toplayıp biriktirdikleri tüm enerjilerini uyum içinde kullanabilmektir. Bu dönemden geçerken, ruhsal saflığa kavuşabilir ve kişiliklerini gelirştirme yönünde önemli adımlar atabilirler.

Bu insanların varlığını ve yaşamını etkileyen ay, yeryüzünün yenilenmesinin, kış-gündönümünün ve yılın ilk ayıdır. Bu ay insanları, -Toprak ananın tüm diğer çocuklarıyla birlikte- dinlenme ve yenilenmeye çaığırır.Yılın diğer ayları gibi insanlara aşırı duygu ve heyecan vermeyen bu ay insanları iç dünyalarına döndüdür, geçmiş yılın olaylarını gözden geçirip değerlendirmelerine, kendilerini yeni bir yıl için hazırlamalarına yardımcı olur.

Yabankazı İnsanları, Ağaçkakan İnsanları ile bütünleşirler. En iyi anlaştıkları kişiler kendileri gibi Kaplumbağa Kabilesinden olan Kunduz ve Bozayı İnsanlarıdır. Kurbağa Kabilesinden Puma ve Yılan İnsanları da iyi anlaştıkları burçlardandır. İç dünyaları dengelenmişse, her burçtan insanla kolayca uyum sağlarlar.

Kızılderililerde Burçlar ve Şifa Çemberi
Sun Bear ve Wabun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder