Ateşin Keşfedilmesi ( Iroquois Efsaneleri )

 Ateşin Keşfedilmesi

Mohawklar’da, günümüzde de eski zamanlardaki gibi, bir oğlan 14 yaşına girdiği zaman, uzaklarda dağlarda, kutsal bir yere gitmek için, babası eşliğinde uzun bir yolculuğa çıkması adettenmiş. Babasının talimatlarını dinledikten sonra, oğlan orada en az dört gün yalnız kalırmış. Bu süre içinde, genç Mohawk “Dream Fast” adı altında bilinen “düşlemek için oruç tutma” törenini yerine getirirmiş.

Bu ayin onun için çok önemliymiş.

Onu başarmak, artık bir çocuk değil, bir yetişkin olduğu anlamına gelirmiş. Oruç süresince, kılanının ruhu rüyasına girermiş ve hangi kuşun, hangi hayvanın veya hangi bitkinin hayatı boyunca onun koruyucusu olacağını açıklarmış. Oruçtan sonra, rüyasında beliren yaratığın bir şeyini koruyup sonsuza kadar onu hekim-çantasında saklamalıymış.

Mohawklar’da üç kılan varmış: Ayı Kılanı,Kaplumbağa Kılanı ve Kurt Kılanı. Eğer oruç tutan kişi Kaplumbağa Kılanı mensubuysa, Kaplumbağanın Ruhu bir rüyasında belirirmiş ve ona gelecekteki Koruyucusunu gösterirmiş. Eğer Kılanının Ruhu ona orucu sırasında belirmezse, onu her gün ziyaret eden babası onu kurtarır ve tam bir başarısızlık duygusu içinde onu eve götürürmüş. İkinci bir şansı olmazmış. Oruç tutan kişi oruç mekanını, yalnızca kısa bir süre için güneşin batışından sonra terk edebilirmiş. Susuzluğunu gidermek için su içebilirmiş, ancak yemek yemesi yasakmış.

Otsiera (Oh-gee-A-rah) Ayı Kılanının mensubuymuş ve meşhur bir şefin oğluymuş. Birçok yönden başarılıymış: koşuda en hızlıymış, oyunlarda hep birinciymiş ve ulusun en iyi çomak oyuncularından biriymiş; oklarını diğer bütün arkadaşlarından daha uzağa ve düzgün fırlatabilirmiş; ormanları ve nehirleri çok iyi bilirmiş ve avlanmadan elleri, daima ihtiyacı olanlar arasında paylaştırdığı, geyik etiyle dolu dönermiş. Halkının gururuymuş.

Tören zamanı gelmiş. Çilekler Ay’ı dönemiymiş. Otsiera gücünü ve dayanıklılığını sınamak için sabırsızlanıyormuş. Dağın çok yükseklerinde, kocaman bir kornişin üzerine genç ağaçlarla kulübesini kurmuş. Daha sonra onu yağmurdan korumak için üzerini belsem çamı ile kaplamış. Çarıkları ve iç donu hariç tüm giysilerini çıkarmış. Kılanının Ruhuna yalvarmış ve bu basit sığınağın içine girmiş. Ancak dört güneş sonrasında, hâlâ Kılanının Ruhu genç savaşçıya belirmemiş.

Beşinci güneş de doğmuştu ki babası belirmiş. Sığınağın dallarını sallamış ve Otsiera’dan dışarı çıkmasını istemiş.

Boğuk ve zayıf bir sesle babasından bir gün daha vermesini rica etmiş. Babası bir sonraki gün köye dönmesini gerektiğini söyleyerek oradan ayrılmış. O gece, Otsiera kulübesinden dağı seyrediyormuş. Uzaklardan şimşeğin boğuk gürlemesini duymuş. Bu gürlemeler gitgide şiddetlenmiş, yıldırımlar gökyüzünü aydınlatıyormuş...

“Büyük Yıldırım Adam Ratiweras (Rah-dee-way-rahs) bana yardım et, bana Kılanımın Ruhunu gönder” diye yalvarmış. Henüz konuşmasını bitirmemiş ki, kör edici bir yıldırım gökyüzünü aydınlatmış ve gök gürültüsü dağın zirvesini titretmiş. Otsiera bakmış ve Kılanın Ruhunu görmüş: Kulübesinde, yanı başında duran kocaman bir ayı...

Birden Ayı konuşmuş: “Bu gece Otsiera, yalnızca sana değil, bütün Onkwehonwe’lara (oon-gway-HOON-way) yardımcı olacak bir güç elde edeceksin. Kör edici bir yıldırım olmuş Otsiera görsel rüyasından çıkmış. Gözlerini ovuşturup Kılanının Ruhunu aramış... Ayı gitmiş. Oğlan kendi kendine koruyucusunun kim olacağını düşünmüş. Dışarıya bakmış. Fırtına henüz dinmemiş. Ve birdenbire dışardan gelen garip bir ses duymuş. Bu bir gıcırtıymış. Kendi kendine hangi hayvanın veya hangi kuşun bu kadar iğrenç bir gürültü çıkarabileceğini düşünmüş...

Ancak bu gürültü durmuş; ve neredeyse başının üzerinde, bu gürültüye neyin neden olduğunu görmüş: rüzgarla beraber iki çam ağacı, dallarını birbirininkine sürtüyormuş. Otsiera bakmış ve garip bir şey görmüş: dağa doğru esen, şiddetli rüzgar, ağaçları gitgide daha hızlı bir şekilde eğiyor ve sallıyormuş. İki ağacın birbirlerine sürtündükleri yerden ince bir duman şeridi belirmiş... ve ağaç ateş almış!

Otsiera önce çok korkmuş. Halkından hiç kimse ateşi bu kadar yakından görmemiş ve ondan korkulurmuş. Oğlan, Kılanının Ruhunu hatırlamış. “Büyük Ayı, hiç şüphesiz bundan söz ediyordu” diye düşünmüş. İşte o gün Otsiera iki kuru çam ağacı dalını eline almış; bir gece önce fırtınada gördüğü üzere, dalları birbirine sürtmeye başlamış. Çok çabuk yorulmuş ve tam dalları atmaya hazırlanırken, ince bir duman şeridi fark etmiş. Sedir ve kuru otla hemen büyük bir ateş yakmış.

Gün ortasında babası iki şefle beraber geldiğinde, mutlu bir Otsiera bulmuş. İleride halkından herkese yardım edecek güçlü bir Koruyucusu ve büyük bir gücü vardı.

Çok uzun zaman öncesinde, ateş Gerçek Halk olan Onkwehonwe’lara işte böyle gelmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder