Kaplanla Çekirge

Kaplanla Çekirge

Bir varmış bir yokmuş. Günlerden bir gün kaplan ormanda keyifli keyifli gidiyorken, birden yolda bulunan bir inek gübresine basınca, öfkeli bir çekirge fırlayıp çıkıvermiş gübrenin altından. Başlamış bağırmaya, “Neden yıktın benim evimi?”

Kaplan bakınmış dört bir yana, ama bir şey görememiş. Derken bir cızırtı çalınmış kulağına. Eğilip iyice dikkatle bakınca bir hayvancık gözüne ilişmiş. Hani şu böcek möcek dedikleri, ön ayaklarını havaya kaldırıp dua eder gibi duranlardan., “Buradayım işte! Tam patalarının dibinde. Şimdi bana yeni bir ev yapman gerekiyor, çünkü güzelim evimi yıktın, harap ettin!”

“Yahu sen hangi evden söz ediyorsun? Ben burada inek kakasından başka bir şey göremiyorum.”

“Evet, alay et sen! Bu benim evimdi. Bu evde keyfince oturup gidiyordum. Neden yıktın onu, söyle, neden?”

Çekirge bu yolda tüm gücüyle bağırıp duruyor., kaplanan ileniyor, tehditler savuruyormuş.

“Peki evini onarmazsam, ne yapasın bana” diye soracak olmuş kaplan, biraz eğlenip alay etmek için zavallı çekirgeyle.

“Bak artık alay etmeyi kes. Çünkü sen inanmasan da seni mahvetmeye gücüm yeter.”

“Sen mi? Beni mi?.. Perki sakin ol bakalım, sana bir önerim var. Senin cinsinden olanların tümüyle benim cinsimden olanları savaşsınlar. Kazanamazsan sana ev mev yapmam, ama kazanırsan, söz veriyorum, sana istediğin gibi bir ev yapacağım.”

“Pekala” demiş çekirge, “öğleden sonra satt tam ikide Yeşil Yarık’ta buluşalım. Orada tüm arkadaşlarımı toplayıp seni bekliyor olacağım.”

Öyle de yapmışlar. Kaplan gidip tilkileri, aslanları, kurtları, her tür vahşi sivri tırnaklı hayvanları toplamış. Sonra da bayan tilkiyi gözlemci olarak çekirge takımının sözleşilen yerde olup olmadığına bakmaya göndermiş.

Evet, işte hepsi ordaymışlar: Eşek arıları, sivrisinekler, karafatmalar, arılar… gövdesel ağırlığı olmayan her tür böcek hazır bekliyormuş.

“Topladın mı arkadaşlarını? Neredeler göremiyorum” diyormuş bayan tilki ince ince eğlenerek.

“Görmüyor musun? Bak işte hepsi burada.”

“Bu bir avuç hayvancıkla bizi yeneceğine gerçekten inanmıyorsun ya! Şunlara bak hele. Tek başıma beni bile yenemezler.

Bayan tilki böyle söyleyip, kendini onlardan çok üstün görerek, karşısında duran hayvan yığınına elini savuruvermiş. Böcekler hep birden üstün saldırıp da her yanını sokmaya başlayınca sallayıp durmuş pençelerini kurtulmak için rast gele. Ama yararı yok. Çıngına dönünce acıdan, umarsız kalıp atmış kendini yakınlardaki bir su birikintisine. Düşmanların uzaklaştığını görünce her yanı şiş içinde sudan çıkıp koşmuş dostlarına.

“Düşman hazır mı Yeşil Yarık’ta” diye sormuş kaplan.

“Evet” diye kupkuru bir yanıt vermiş bayan tilki.

“Peki sen neden böyle sırıl sıklamsın?”

“Yolda gelirken sıcaktan bunaldım da bir yıkanayım dedim.”

Bunun üzerine bizim cesur kaplan korkutucu bir gürleme koyuvermiş. Bu, hücuma geçin anlamına geliyormuş. Keskin tırnaklı sivri dişli hayvanların tümü büyük bir gürültü kopararak koşmaya başlamış. Bu arada bayan tilkinin isteksiz isteksiz arkada kaldığını fark etmemişler bile.

İki takım karşı karşıya geldiğinde, çekirgenin kafadarları o koca koca hayvanların üstüne çöküvermiş. Zavallılar ötelerini berilerini cazır cuzur soku sokuveren, ısırmadık yerlerin bırakmayan bu küçümencik yaratıkları sırtlarından nasıl atacaklarını bilemiyorlarmış.

Uzaktan kendilerine, “Suya kaçın, suya” diye seslenip akıl veren bayan tilkiyi bile duymuyorlarmış bunca gürültü arasında. Sonuç olarak çekirge yenmiş kaplanı. O da ister istemez ev yapmış ona. Böylece ermişler muratlarına. Biz de geldim masalımızın sonuna.

(Derleyen : Gonzalo Madrigal Torres
Bildiren : Rosendo Madrigal Ávalos
Yöre : Canoitas, Mplo. De Tepacatepec, Michoacán.)

(Meksika Masalları, Okyanus yayınları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder