Totem Sanatı

Totem Sanatı

Totemler, etkileyicilikleri ve cazibeleri ile, yerli kişiliğini ve ustalığını gösterirler. Süsleme sanatı, yerli sanatının eşsiz bir örneğidir. Kuzey Amerika’nın kuzeybatı kıyısındaki British Columbia ve Alaska’daki totem direkleri dünyaca ünlüdür. Avrupa, Kanada ve Amerika’daki müzeler, çoğunluğu Queen Charlotte Adası’ndan olmak üzere birçok totem direğini değerli olarak kabul eder.

Totemler ayrıca Kuzeybatı Kıyısı’ndaki şehirlerin parklarını da süslerler. Bununla birlikte, bu canlı kreasyonlar, ancak deniz kenarındaki gerçek evlerinde, uzun sedir ve köknar ağaçlarının ortasında, yüce dağların gölgesinde gerçek anlamlarını ifade ederler. Cesur profilleri, mavimsi sisli gökyüzünün altında, çevrelerindeki bereketli koyu yeşil bitkilere aykırı, sade bir şekilde dikili durur.

Ne yazık ki, çok az totem özgün muhitlerinde bulunurlar. Birçoğu yaşlı olduğu için düşmüştür, çürümüş ya da sadece ortadan yok olmuştur. Bazıları satılmış, diğerlerinin ise, sahiplerinin bilgisi ve rızası dışında, yerleri değiştirilmiştir.

Histerik Hıristiyan uyanışı sırasında, büyük bir çoğunluğu Kızılderililerin kendileri tarafından yok edilmişlerdir. Örneğin, Alaska sınırına yakın Gitlarhdamsk ve Port Simpson’da duran, iki Tsimshian kabilesinin direkleri 1917 ve 1918 kışında yok edilmiştir.

Totem direklerindeki tipik desenler genellikle sanıldığı gibi putperest tanrı ya da şeytan tasvirleri değil, atalarına benzeyen sembollerdir. Direkler, çoğunlukla efsaneleri veya kabilenin geleneklerini anlatır. Gerçekte bu direklere tapınılmamakta, kutsal olmaları sadece oyulmuş şekillerin tarihi öneminden kaynaklanmaktadır.

Direk sahipleri, yetkilendirilmiş hak ve ayrıcalık iddialarını halka açık etmek ve kabul ettirmek için bir totem direğinde atalarını sergilerlerdi. Simgeler veya totemler aileden aileye değişirdi; özel mallardı ve kıskançlıkla korunurlardı.

Bu simgeler efsaneleri, olayları ve çevrede yaşayan hayvanları betimlerdi: Kartal, kuzgun, kurbağa, finback balina, bozayı, kurt, efsanevi thunderbird ve birçok başka hayvan direklerde sık sık yer alırlardı. Daha az kullanılan diğerleri, daha yeni zamanlara ait geleneklerde görünenlerdi: Baykuş, som balığı, ağaçkakan, kunduz, denizyıldızı, köpekbalığı, halibut, boğa başı, split person, dağ keçisi, puma, ay, yıldızlar ve gökkuşağı.

Özellikle Tsimshian ve Tlingit totemleri, çoğu Haida direkleri gibi, kabiledeki değişik aileler tarafından ölüleri için anıt olarak dikilirdi, bizim mezar taşlarımız gibi. Gerçekte yerli büyükleri şeklinde taş ya da mermere oyulmuş figürler, Port Simpson ve Vancouver’daki birkaç mezarlıkta mezar taşı olarak kullanılmıştır.

Bir şefin ölümünden hemen sonra, olası mirasçıları, en büyük erkek yeğenini onun yerine atarlardı. Yeni şefin göreve başlaması, özenle hazırlanmış bir festival ya da potlatch’e davet edilmiş kalabalık bir misafir grubunun arasında ilan edilirdi.

Amcanın ismi yeğenine geçerdi ve bir totem direğinin dikilmesi, bu olayı süslerdi. Akrabaların bütün kaynakları, saygınlık ve etkinlikleri bu cömertliğin gösterilmesine dayandığı için ziyafetin mümkün olduğunca görkemli olması amacıyla bir araya getirilirdi.

Her atanın efsanevi kökü, okunan geleneksel hikayelerde açıklanırdı. Bu hikayeler, ataların maceralarını anlatırdı; keşfedilmemiş bölgelerdeki ruh ve canavarlar tarafından nasıl rahatsız edildiklerini ve nasıl kurtarıldıklarını, yardımsever ruhların rüyalarda (hayallerde) nasıl göründüğünü ve aile bireylerini büyü ile nasıl koruduklarını; ve eski savaşçıların düşmanlarını nasıl yendiklerini anlatırlardı.

Bu hikayelerin oyulmuş resimleri belirli bir amaca hizmet ediyordu. Ölüleri anma ve mülkiyeti sağlama dışında, miraslarının o bölümünü canlı tutarak, geçmiş zamanların efsanelerini gençlere tanıtıyordu.
TOTEM SANATININ BAŞLANGICI

Ölüyü şereflendiren morg sütunlarının oyulması ve dikilmesi geleneğinin kökenini tek bir yere bağlamak oldukça zordur. Cook tarafından tanımlanan Nootka ’ların basit direkleri bile, yabancı etkenlerce etkilenmemiş yerli sanatını temsil etmez.

O zamanlarda demir ve bakır aletler, uzman ustalar tarafından her yerde kullanılırdı. Kuzeybatı Kıyısı, Cook’un o bölgeye gelmesinden onlarca yıl önce Rus kaşifler tarafından keşfedilmişti ve İspanyollar da bölgede ziyaretlerinin izlerini bırakmışlardı.

Bunun gibi, İngiliz ve Fransızların da etkileri, ara kabilelerle yapılan temaslar, ve dağdaki boğazların batısında gezinen ormancılar (Coureurs de Bois) aracılığıyla Kuzeybatı Kıyısı’nda hissedilmiştir . Araştırmalara göre, Kuzeybatı Kıyısı’ndaki yerlilerin, iki yüz yılı aşkın bir zamandır yabancı etkenlere açık olduğu kesinleşmiştir.

Totem direklerinin veya morg sütunlarının ilk nerede ve tam olarak ne zaman kullanıldığı, iki önemli ancak aynı zamanda cevaplanması zor sorulardır. Mevcut bilgiler, olasılıkların arasından Gitksan veya Tsimshian’ı tamamiyle eler. Benzer şekilde, en güneydeki kabilelerin de totemleri ilk olarak kullandıkları düşünülemez. Bella Bella’lar, oymacılıktan ziyade boyamayla uğraşmışlardır.

Kwakiutl ve Nootka`nın plastik sanatlardaki ustalığı, daha kuzeydeki kabilelerinkine nazaran daha kaba saba kalmıştır. Ata figürlerinin örnekleri nadiren kullanılmıştır, çünkü bunlar, Skeena’nın güneyindeki kabileler arasında oldukça az önem taşımışlardır. Kwakiutl ve Nootka’daki totem direkleri son zamanlara aittir, çok azı 1880’den önce dikilmiştir. Kwakiutl direklerinin en bilinen ve Albert Körfezinde bulunanlar, 1890’dan sonra oyulmuş ve dikilmiştir.

İlk bakışta, Güney Alaska’daki Tlingit’lerin ölüleri için anıtlar dikme geleneğini başlattığı söylenebilir. Bunlar Rus tüccarlara yakınlıkları nedeni ile demir aletlere ilk sahip olanlardır.

En usta oymacı ve dokumacılardan olmalarına rağmen, totem direklerini ilk başlatan onlar da değildiler. Köylerine gelen ilk kaşifler, büyük oymalardan veya daha güneydeki Haida’larda gözlenenlere benzer ev veya mezar kazıklarından hiç bahsetmemişlerdir.

Bu kaşiflerden, keskin ve deneyimli bir gözlemci olan ve uzun yıllar boyunca Alaska Kıyısı’nda kalan Teğmen G.T. Emmons, Tlingit halkının kuzeydeki yarısının çok yakın zamanlara kadar hiç totem direği dikmediğini belirtir.

Haida’lar da direk oymacılığını ilk başlatanlar değildiler. Bildiğimiz kadarıyla, Haida direkleri gerçekte ev direkleridir. Haida’lar arasında oyma işlerinin büyük bir kısmını oluşturan ev direkleri, Tsimshian’larda daha az yaygın olmuştur.

Haida köyleri, 18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başında sıkça incelendiği halde büyük direklere ait hiçbir iz bulunamamıştır. 1880’de fotoğraflanan Massett ve Skidegate’deki ünlü direkler dizisi, gelişmiş ve gelenekselleşmiş bir formdaydı. Oysa Haida direklerinin birçoğu, 1830-1880 yılları arasında, tahminen aynı zamana ait oymacılar tarafından oyulmuştu.

Kızılderililerin çoğu Hıristiyanlığa geçtiklerinde Haida direkleri, sadece 10-30 yaşlarındaydı. Geleneksel adetler 1880 civarında terk edilmeye başlandığında Haida’lar bu direkleri kesmişler ve beyazlara satmışlardır. Haida’larda 1840-1850 yıllarından önce morg direkleri kullanılmamasına rağmen birkaç erken ve geçiş direk, sonrakilerin prototipleri sayılabilir.

Gelenekselleşmiş tarzdaki ilk totem direği, büyük bir olasılıkla Nisrae’ler veya Nass River kuzeyindeki Tsimshian’lardan çıkmıştır. Yerli geleneklerinin gösterdiği gibi, ölüyü anmanın bu şekli çok eski bir adet olmadığı halde, Gitksan ve Tsimshian’lardan daha önce burada uygulanmıştır. Haida ve Tlingit oymacıları, büyük bir olasılıkla Nass’takileri örnek almışlardır.

Nass River’daki haliç, bir hayli yaygın ve gerekli bir hammadde olan eulachon yağı için en önemli ticaret rotasıydı. Haida, Tlingit, Tsimshian ve Glitksan’daki yerliler, bu yağı elde edebilmek için her ilkbaharda ya sudan ya da karadan ve her seferinde haftalar süren bu alışverişi için Aşağı Nass’ı takip ederek, değişik köylerde geçici kamplar kurarak seyahat ederlerdi.

Bu yıllık değiş tokuş sırasında, yerel ev sahiplerinin kültürel özellikleri, misafirlerin sürekli gözlemi altındaydı, ve genellikle de kıskançlık ya da kavga nedeni oluyordu.

Öte yandan, Nass’taki Tsimshian’ların Queen Charlotte Adalarına ya da Tlingit’e, baskın yapma veya arada sırada akrabaları ziyaret etme dışında, seyahat ettikleri şüphelidir. Tlingit direklerinin Nass River çevresindeki daha önce yapılmış direklere benzemesi, ilk kendi başına duran direklerin Tsimshian’lı sanatçılar tarafından oyulduğu sonucunu destekler.

Nass River kabilelerinin Yukarı Skeena halkından daha önce totem direkleri yaptığını gösteren birçok kanıt vardır.

Bazı Gitwinlkul köylülerinin Yukarı Nass’ta avlanma sahası vardı ve Gitksan’lar her baharda eulachon tutmak veya kıyı kabileleriyle post ve kurutulmuş meyve keki ticareti yapmak için Aşağı Nass’a seyahat ederlerdi. Zaman ilerledikçe kıyıdaki daha gelişmiş kabilelerde güçlü bir kültürel etkilenme gerçekleşti.

Nass River oymacılarının tamamı, Kuzeybatı Kıyısı’ndakilerin en iyileriydiler. Sanatları, bölgede erişilebilen en yüksek, en gelişmiş noktadaydı. Totem direkleri, en ustaca yapılanlardı ve herhangi bir yerde görülenlerin en yüksekleri arasındaydı. 

 BİR TOTEMİN HAZIRLANMASI VE DİKİLMESİ

Bir totem direğinin hazırlanma işlemi –geniş bir kırmızı sedir ağacının kesilmesi, karayolu ile veya denizde hatırı sayılır bir mesafeye taşınması, oyulması ve dikilmesi- genellikle seneleri alırdı. Önce bir ağaç seçilirdi ve işi sipariş eden ailenin üyeleri dışındaki insanlar tarafından kesilirdi. Bu insanlar, ağaç kesildikten sonra herkesin önünde yedirilir ve ödemeleri yapılırdı.

Daha sonra ağaç kesme işini sipariş eden aileler arasından bir kişi oymacı olarak tutulurdu.

Oymacı gerekli ustalığı gösteremezse, işin getireceği nüfuzu düşünerek kendisi resmi olarak görevde kaldığı halde işi yapması için bir başka kişiyi tutardı. Oyma işi mümkün olduğunca gizli olarak yapılırdı, figürler sayıları beşten fazla olabilecek mevcut aile büyükleri listesinden totem sahipleri tarafından seçilirdi.

Oyma işi tamamlandığında, totemin dikilmesi için gerekli yiyecek ve servet bir araya getirilince komşu kabilelerin önde gelen bütün ailelerine davetiyeler gönderilirdi.

Totemler, 1890’ların sonlarına kadar sosyal yaşamın temeli olan şenlikler için toplanan yüzlerce insanın yardımıyla dikilirdi. Bu oyma anıtlar, genellikle Kıyı Kızılderililerinin ana yollarını oluşturan nehir ya da okyanus kıyılarına bakardı.

Sahiplerinin evlerinin önünde birbirlerinden uzakta durur ve eğri bir çizgi halinde köy boyunca sıralanırlardı. Köylerin yer değiştirmesi durumunda ise totemler terkedilmiş köylerde kalırlardı ve zaman içerisinde çevresinde yetişen ağaçlar arasında kaybolurlardı. 

TOTEM SANATININ GELİŞİMİ

Anıt sütunlarının oyulması ve dikilmesi sanatı, Kuzeybatı Kıyısında sanıldığı gibi çok eski değildir. Yaygın bir yanlış anlayışa göre ayakta kalan totem direkleri yüzlerce yıl yaşındadırlar, ancak bölgenin iklim koşulları ve kullanılan malzemenin doğası incelendiğinde bu anlayışın yanlış olduğu kanıtlanmıştır.

Orta derecede yağış alan ve toprağı kum ve çakıl içeren Yukarı Skeena bölgesinde bir yeşil sedir ağacı 50-60 yıldan daha fazla ayakta duramaz. Bugün kıyı boyunda, yüzyıl önce dikilenlerin sadece birkaçı ayaktadır. Yılın çoğu zamanında hakim olan yoğun nem ve muskeg oluşumu çürüme işlemini hızlandırmıştır.

Örneğin Port Simpson’daki totem direklerinden güneyde yer alanlar, ısı ve yağmurlu rüzgarlar nedeniyle, daha hızlı çürümüşlerdir. Parklarda ve müzelerde bulunan ünlü totemlerin çoğu, 1860’tan sonra oyulmuştur, Alert Bay gibi Kızılderili köylerinde kalan birkaçı ise çok daha sonra dikilmiştir.

Yerli oyma teknikleri 19. yüzyılda daha hızlı gelişmiştir. 1778’deki sözleşmeden sonra Avrupalılar tarafından yerlilere satılan el aletlerine (çelik balta, keser, kıvrık bıçak gibi) dayanmaktadır bu gelişme. Kürk ticaretinden kazanılan malzeme avantajı, kıskançlık ve rekabeti hareketlendirmiş, ve yüksek itibar ve mevki için harcanan çabaları körüklemiştir.

Totem direği dikmek, 1830’dan sonra daha da yaygın olmuş; büyüklüğü ve figürlerinin güzelliği, varlık ve statünün göstergesi haline gelmiştir.

Köylerdeki yarı-bağımsız liderler arasında direklerin büyüklüğü ile ilgili düşmanlıklar ortaya çıkmıştır. Bunun üzücü bir örneği, 1870 civarında Nass River’da Hladerh ve Sispegoot arasında çıkan kavgadır.

Wolves(Kurtlar)’ın lider şefi olan Hladerh, kendi boyunu geçen hiçbir direğin dikilmesine izin vermiyordu ve Finback Whales(Sırttan Yüzgeçli Balinalar)’ın lider şefi olan Sispegoot’un mali durumu, rakibinin kıskançlığına aldırmayacak kadar iyiydi.

Sispegoot’un yeni direği oyulduğunda, köydeki en uzun direk olacağına dair haberler dolaşmaya başladı. Hladerh’in defalarca yinelenen uyarılarına karşın, Sispegoot direğinin dikilmesi için davetiyeler göndermeye başladı.

Sispegoot, Hladerh’in evinin önünden kanoyla geçerken vurulup yaralandığında, şenliği bir yıl sonraya ertelemek zorunda kaldı. Bu arada, Hladerh, zeki bir entrikayla, Sispegoot’un kendi adamlarından biri tarafından öldürülmesini başardı.

Hladerh daha sonra kendi phratry’sinden başka bir şefi, direği dikildikten sonra, kısaltması için iki kere zorlayarak küçük düşürdü.

Yukarı Skeena bölgesindeki çoğu direk, 1880 yılından sonra dikilmişti. En eski 5-6 tanesi 1860’larda dikilmiş olduğu halde, Gitksan’ın ortasındaki yerli yaşamının bu özelliğinin, 1870-1880 arasında moda olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.

Direk oyma işini benimseyen ilk köylerden birisi olan Gitwinlkul’un yaklaşık 30 direğinden sadece 6 tanesi, 1880’lerden önce dikilmişti, ve komşu köylerde de sadece birkaç tane direk vardı.  

 TEKNİK VE TEKNİĞİN EVRİMİ

Yerel hikayelere göre, oyma ev-önü direklerinin ve ev-köşelerindeki desteklerin, ilk bağımsız totem direğinin kullanılmasından çok seneler önce Tsimshian’da görülmüştür. Yine benzer birkaç ev ve destek te, Skeena’daki kanyonun alt taraflarında da bulunmuştur.

Yerliler, geleneksel stilde geniş ve ortak konutlar inşa etmekten vazgeçtiklerinde, eski ev dekorasyonu stilinden de vazgeçmiş oldular. Eskiden törenlerde giriş kapısı olarak kullanılan anıtsal sütunlar, artık eski kullanımları dışında moda oldu.

Yukarı Skeena’nın en eski direklerinden bazılarındaki oyma teknikleri, maske yapmakta ve küçük bağımsız nesneleri oymakta kullanılan tekniklerle gelişen oyma sanatının ilk aşamalarını gösterir.

Bu direklerdeki oymalar,doğadaki gerçek hayvan ve nesneleri değil, bayramlarda süslendikleri gibi maskeli ve kostümlü oyuncuları tasvir ediyordu. Bu erken Skeena Nehri oymacıları, geniş bir direği dekoratif anlamda uyumu sağlayan mimari bir yapı olarak düşünme noktasına erişen Nass Nehri üstatlarının becerilerinden yoksundular.

Gitwinlkul’daki iki direk oyma üstadı, Haesem-hliyawn ve Hlamee, Gitksan’daki ustalığın iki özel dönemini temsil ederler. Bunlardan 1868’e kadar yaşayan Haesem-hliyawn, hala ayakta duran en iyi direklerden bazılarını oymuştur. Onun hayranı olan genç Hlamee ise 1900’den sonra ölmüştür.

Haesem-hliyawn’ın stili, tamamen yerli özelliklere sahip ve en ustaca olanlarındandı. Gerçekçilikle süsleme sanatını çok güçlü bir anlayışla birleştirmişti.

Sanatı doğadan esinlenmişti, aynı zamanda da en eski biçemsel tekniğin öncülerindendi. Haesem-hliyawn, 1840 ve 1880 yılları arasında, totem direği sanatının gelişimi ve en parlak (zirvedeki) dönemlerine tanıklık eden bir kuşağa aitti. Yaptığı insan figürleri, yerli sanatının en parlak eserleri arasında yer alır. Oyduğu yüzler, abartılmış ifadeleri ve eğlenceli buruşukluklarıyla, Kuzeybatı Kıyısı sanatının tipik özellikleriydi.

Verimli bir işçi olan Hlamee, yaptığı oymaların niteliklerini artırmak için beyaz adamın boyasını kullanan ilk kişiydi. Boyayı sağduyu ile ve etkileyici biçimde kullanması, ne yazık ki işin heykelsel kalitesini azalttı. Yeni moda, yerli ilham kaynağının ve sanatsal niteliğinin açıkça kayboluşunu telafi edemedi.

Nass’taki oyma direkler, Skeena’dakilerden daha iyi kalitedeydi, fakat sayıca daha azdı, çünkü Nass halkı, Gitksan’dakilerden daha erken bir zamanda, 1880 veya 1890 yılları civarında, eski geleneklerinden vazgeçmişlerdi. İki bölgedeki direk oyma tekniği, Haesem-hliyawn’ın daha erken ve daha iyi sanatından Hlamee’ninkine geçişi belgeleri ile kanıtlar.

Diğer taraftan, Aşağı Skeena’daki Tsimshian, totem direklerini oyma sanatıyla hiç uğraşmadı. Önemli ve tarihsel bir olayın anısına, uzun ve kalın bir taş dikilirdi. Her ne kadar Tsimshian, oldukça yeni olan, ölüleri için anıtsal oyma direk dikme geleneğini benimsemese de, evlerinin önündeki ata sembollerini yerli boyalarıyla boyama geleneğini yitirmedi.

Skeena ağzı yakınlarındaki Gitsees köylerinde, hiç bir totem direğinin dikildiği görülmese de, beş tane ev-önü tablosu, 1920’lerin sonlarında bile açıkça hatırlanır ve anlatılırdı. Komşu kabilelerdeki bir çok ev de, bir zamanlar kıyı boyunca oldukça yaygın olan bu stilde süslenmişti.

Bu olağanüstü, Kuzeybatı Kıyısı’na ait, ev direkleri ve uzun morg sütunları oyma ve dikme veya ev önlerindeki ataları resmetme geleneği, tek merkezden kaynaklandığını ve çeşitli yönlere doğru yayıldığını gösterecek şekilde tarz tutarlılığına sahiptir. Bu geleneğin yayılma sınırları, Kuzeybatı Kıyısı genel sanatının (tahta, deri, taş, kemik ve fildişi oyma ve boyamayı kapsayan) sınırlarıyla çakışır.

Kuzeybatı Kıyısı sanatı, büyük biçimlerdense küçük formlarda daha eskiye dayanır. Başlangıcı, tarih öncesi zamanlara kadar izlenebilir. Sembolik şekiller, 1775 ve 1800 yılları arasında, İspanyol, İngiliz ve Fransız kaşiflerin zamanlarında, standartlaşmıştı.

İlk kez dünyanın etrafında dolaşan denizcilerin çoğu -Cook, Dixon, Meares, Vancouver, Marchand, ve La Perouse- 1800’lerin sonlarında maskelerin, kutuların ve törensel nesnelerin bizim şu anda bildiğimiz (alışık olduğumuz) stilde süslendiğini kanıtlarlar.

Aynı zamanda, ev önlerinin boyanmış tasarımlarla süslendiğinden de bahsederler. Bununla birlikte, kıyı boyunca totem direkleri proper veya bağımsız anıtsal sütunların var olduğuna dair dikkat çekici bir kanıt eksikliği vardır. Örneğin, Queen Charlotte Adası’ndaki çeşitli Haida köylerini inceledi ise de, küçük oyma tepsi ve kaşıkları ayrıntılı bir şekilde tanımladığı halde totem veya ev direklerinden bahsetmez.

Fakat, 1780’den 1800’e kadar, bazı oyma ev kazıklarının varlığı zaten biliniyordu. Kaptan Cook, 1780 kışını geçirdiği, Nootka Sound’daki bazı şeflerin evinde birkaç oyma kazığı incelemişti, ressamı Webster da taslaklarında onların bir ikisinin özelliklerini resmetmişti.

Meares, 1788 ve 1789’da, aynı yörede Nootka oymalarını incelemiş ve şöyle tanımlamıştı:

“Üç devasa ağaç, kaba saba oyulmuş ve boyanmış, çatı kirişlerini oluşturan, ve uçlardan ve ortadan kocaman görüntülerle desteklenmiş, oyulmuş iri kereste blokları.

” Başka yerlerde, “bozuk şekilli figürler” olarak bahseder bu oymalardan. Oyulmuş direğin ilk resmi, bir Haida evinin önü ya da giriş direğininkiydi ve Bartletts’in 1790 günlüğünde kaydedilmişti.


Totem Poles: A Recent Native Art of The Nortwest Coast of America by US Government Printing Office 1932

 

1 yorum: